Genel(Adi) Suç Örgütü ile Silahlı Terör Örgütlerinde Örgüt Kurma, Yönetme ve Örgüt Üyeliği Suçu Nedir?(TCK 220-TCK 314)

Av.Necim DAĞ

 

Ülkemiz ceza hukuku mevzuatında Genel(Adi) suç örgütü( 5237 sayılı TCK’ nun 220. Maddesi.), Silahsız Terör Örgütü(3713 sayılı TMK’ nun 1. Ve 7. Maddesi.) ve Silahlı Terör Örgütü(5237 sayılı TCK’ nun 314. Maddesi.) olmak üzere üç çeşit örgütlü suç düzenlemesi mevcut bulunmaktadır. İşbu çalışma yazımızda Yargıtay kararlarından da yola çıkılarak Genel(Adi) suç örgütü ile Silahlı Terör Örgütlerinde örgüt kurma,yönetme ve örgüt üyeliği suçlarının yasal unsurları, birbirlerinden farkları ve özel görünüş biçimleri üzerinde durulacaktır.

1-) Adi(Genel) Suç Örgütü-Suç işlemek amacıyla örgüt kurma, yönetme ve  örgüte üye olma suçu ve suçun cezası nedir?(TCK.M.220)

Kanunlarda suç olarak tanımlanan fiillerin işlenmesi amacıyla örgüt kurmak veya yönetmek ile bu amaçla kurulmuş örgüte üye olmak, işlenmesi amaçlanan suçlardan ayrı olarak tanımlanmıştır.

Örgüt kurmak, işlenmesi amaçlanan suçlar açısından sadece bir araç niteliğindedir. Suç işlemek için örgüt kurmak, toplum düzenini tehlikeye sokmaktadır. Ayrıca belirtilmelidir ki, suç örgütü, amaçlanan suçları işlemede bir kolaylık sağlamaktadır. Bu nedenlerle, işlenmesi amaçlan suçlar açısından hazırlık hareketi niteliğinde olan bu fiiller, ayrı suçlar olarak tanımlanmıştır.

Suç işlemek amacıyla örgüt kurma, yönetme ve  örgüte üye olma suçu  Türk Ceza Kanunu’ nun sistematiği içerisinde “Topluma Karşı Suçlar “ kısmının “ Kamu Barışına Karşı Suçlar “  bölümünde yer almaktadır.  Dolayısıyla bu suçlar genel anlamda topluma karşı bir suç özel olarak ise kamu barışına karşı bir suç olarak nitelenebilir[1]. Bu suç tanımı ile korunan hukukî değer, kamu güvenliği ve barışıdır. Kamu güvenliği ve barışının bozulması ise, bireyin güvenli, barış içinde yaşamak hakkını da zedeleyecektir. Bu nedenle söz konusu düzenlemeyle aynı zamanda bireyin, Anayasada güvence altına alınmış olan hak ve özgürlüklerine yönelik fiillere karşı da korunması amaçlanmaktadır. Maddenin birinci fıkrasında, suç işlemek amacıyla örgüt kurmak veya yönetmek suçu tanımlanmıştır.

a.)Suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve yönetme suçu ve cezası nedir?(TCK M.220/1)

Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması halinde, dört yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir. Söz konusu suç, seçimlik hareketli bir suçtur. Bu seçimlik hareketler, suç işlemek için örgüt kurmak veya yönetmektir.

Bu suç, bir amaç suç niteliği taşımaktadır. Bu nedenle, söz konusu suç, ancak doğrudan kastla işlenebilir. Kişiler, suç işlemek amacıyla bir örgütlenme yapısı içinde bulunmalıdırlar. İşlenmesi amaçlanan suçların türü veya niteliği, sadece bu suç için öngörülmüş olan alt ve üst sınırlar arasında somut cezanın belirlenmesinde dikkate alınabilir.

Örgüt, soyut bir birleşme değildir. Bünyesinde hiyerarşik bir ilişki hâkimdir. Bu hiyerarşik ilişki dolayısıyla örgüt, mensupları üzerinde hâkimiyet tesis eden bir güç kaynağı niteliğini kazanmaktadır.

Örgütün varlığı için suç işlemek amacı etrafındaki fiilî birleşme yeterlidir. Örgüt, niteliği itibarıyla, devamlılık arz eder. Örgüt yapılanmasında, işlenmesi amaçlanan suçların konu veya mağdur itibarıyla somutlaştırılması  da zorunlu değildir.

Suç işlemek için örgüt kurulması bir somut tehlike suçudur. Her ne kadar en az üç kişinin belli amaç etrafında suç işlemek üzere devamlı surette fiilen birleşmesi suretiyle örgüt meydana gelebilirse de; kurulan örgüt, güdülen amaç bakımından somut bir tehlike oluşturmayabilir. Bu nedenle, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından, amaçlanan suçları işlemeye elverişli olması aranmalıdır. Bu bakımdan, örneğin sadece üç kişinin bir araya gelmesi, devletin ülke bütünlüğünü bozmaya yönelik suçları işleme açısından somut bir tehlike taşımayabilir; buna karşılık, ekonomik çıkar sağlamaya yönelik suçlar açısından elverişli olabilir.

TCK 220. maddesi anlamında bir örgütten bahsedilebilmesi için gerekli unsurlar;

·       Üye sayısı en az üç kişiden oluşması gerekmektedir;Yasa maddesi metninden de açık bir şekilde anlaşılacağı üzere örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekmektedir. Suçun bu sayıdan daha az sayıda kişi tarafından işlenmesi olanaksızdır. Bunun sonucu olarak yasa maddesi gerekçesinde de geçtiği üzere  üç kişiden daha az kişinin bir araya gelerek suç işlemesi durumunda, sorumluluk suça iştirak kuralları çerçevesinde belirlenecektir. Yargıtay kararları da bu yöndedir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, bir ilamında; ‘5237 sayılı Yasanın 220. Maddesi anlamında bir örgütün varlığından bahsedebilmek için; en az üç kişinin, suç işlemek amacıyla hiyerarşik bir ilişki içerisinde, devamlı bir şekilde amaç suçları işlemeye elverişli araç ve gerece sahip bir şekilde bir araya gelmesi gerekmektedir.’[2]

·       Hiyerarşik bir yapıya sahip olması gerekir; Yargıtay 6. Ceza Dairesi bir  ilamında; “Suç örgütüne üye olmakla suçlanan sanıklardan sanık … ile sanık … ‘nun anne-baba ile kardeş olup, kardeşlerin birlikte gezme ve/veya biri ile ilgili bir mahkeme olduğunda duruşmaya gidilmesi ile ilgili konuşmaların hayatın olağanı olduğu; sanık …’ın sanık …’un ikamet ettiği yerdeki bir markette çalışan kişi olup, sosyal koşullar içinde bu ilişkinin örgüt üyeliğine dair yansıma olamayacağı, bu tür yapıların hayatın bir uzantısı olduğu; sanık …’ın ise yukarıda bahsedilen görüşmeler ve aynı semtte yaşayan bir kişiyi hastanede ziyaret etmesi dışında dosyaya yansıyan bir hareketinin bulunmadığı, bu kapsamda, devamlılık içeren kanunun suç saydığı fiilleri işlemek(suç işleme programı altında) amacı ile bir araya gelip aralarında sıkı ve ya gevşek hiyerarşik bir bağın bulunduğuna ve adı geçen sanıkların faaliyeti kısmen veya tamamen düzenleyip koordine ettiklerine dair bir kısım somut beyanlar dışında dosya kapsamında delil bulunmadığı…..hüküm kurulması, bozmayı gerektirmiş olduğundan, hükmün… bozulmasına oy birliği ile karar verildi.”[3] hükmü verilmiştir.

Örgütün varlığı için, suç işlemek amacıyla en az üç kişinin fiili olarak bir araya gelmesi ve bu birlikteliğin devamlı olması gerekmektedir. Bu nedenle aranan asgari sayıdaki kişiden daha az bir kişi tarafından bu suçun işlenmesine olanak yoktur. Bu birliktelik kapsamında kişiler arasında hiyerarşik bir yapının olması aranmaktadır. Suçun oluşması için aranan asgari sayıdaki kişilerden bazısı yönetici, bazısı da üye olmalıdır. Tüm faillerin yönetici veya tüm faillerin üye olduğu bir örgüt tasavvur edilemez. Örgütün varlığı için aranan hiyerarşik yapılanma unsuru açısından, örgüt içi plan, koordinasyon ve iş bölümünü yapan, emir veren bir liderin bulunması gerektiği dile getirilmektedir. [4]

·       Amaçlanan suçları işlemeye elverişli, üye, araç ve gerece sahip olunması gerekir; Yargıtay 16. Ceza Dairesi bir  ilamında; ‘Somut olaya bakıldığında; sanıkların örgüt oluşturmak için sayısal yeterlikte oldukları, sanık …’ın yönetiminde hiyerarşik bir ilişki içinde bulunan sanıklar arasında işbölümü olduğu, suç işleme iradelerinde devamlılık bulunduğu ve amaçlanan suçun işlenmesine elverişli araç ve gereçlere sahip oldukları anlaşıldığından; sanık …’ın ‘Suç işlemek amacıyla örgüt kurma’’; sanıklar … , … , … “Suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma’’ suçunu işlediklerinin sabit olduğu gözetilmeden sanıkların mahkûmiyetleri yerine beraatlarına karar verilmesi’ bozmayı gerektirmiştir.[5] Yargıtay 16. Ceza Dairesi bir ilamında; ‘TCK’nın 220. Maddesinde düzenlenen ‘suç işlemek amacıyla örgüt kurma’ suçunun işlendiğinin ve örgütün varlığının kabul edilebilmesi için; üye sayısının en az üç kişi olması, üyeler arasında soyut bir birleşme değil gevşek de olsa hiyerarşik bir ilişkinin bulunması, suç işlenmese bile suç işlemek amacı etrafında fiili bir birleşmenin olması, niteliği itibariyle devamlılık göstermesi; örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından, amaçlanan suçları işlemeye elverişli olması gerekir. Somut olaya bakıldığında; sanıkların örgüt oluşturmak için sayısal yeterlikte oldukları, sanık …’ın yönetiminde hiyerarşik ilişki içinde bulunan sanıklar arasında işbölümü olduğu, suç işleme iradelerinde devamlılık bulunduğu ve amaçlanan suçun işlenmesine elverişli araç ve gereçlere sahip oldukları anlaşıldığından; sanık …’ın ‘Suç işlemek amacıyla örgüt kurma’ ; sanıklar … , … , … ve ‘suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olma’ suçunu işlediklerinin sabit olduğu gözetilmeden sanıkların mahkumiyetleri yerine beraatlarına karar verilmesi, kanuna aykırı olup..’[6]

Bu nedenle hem yasa maddesi metninden hem Yargıtay kararlarından açık bir şekilde anlaşılacağı üzere suçun oluşabilmesi için , örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından, amaçlanan suçları işlemeye elverişli olması gerekmektedir.

·       Belirsiz sayıda suç işleme amacı olmalıdır; Yargıtay 6. Ceza Dairesi bir ilamında; ‘Suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgütün varlığından bahsedebilmek için örgütün hangi suç ve/veya suçları işlemek amacıyla kurulduğunu da tespit edilmelidir. Çünkü örgütün amacı bir suç programını gerçekleştirmektir. Yani belirsiz sayıda suç işlemektir.[7] Yasa maddesi metninden ve yerleşik Yargıtay kararlarından anlaşılacağı üzere suçun oluşabilmesi için örgütün bir kurulma amacı olmalı ve bu amaçta belirsiz sayıda suçun işlenmesine yönelik olmalıdır.

·       Örgütün niteliği itibarıyla devamlılık arz etmesi gerekmektedir; Yargıtay 18. Ceza Dairesi ilamında; “TCK’nın 220. Maddesinde tanımlanan “örgütün” varlığı kabul edilebilmesi için hiyerarşik ilişki içinde olan en az üç kişiden teşekkül etmesi, örgütün yapısının sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaçlanan belirsiz sayıda suçları işlemeye elverişli bulunması, suç işlemek amacı etrafında fiili birleşme ile işbirliği, eylemli paylaşım anlayışı içinde hareket etmesi ve bu amaçlar doğrultusunda faaliyette bulunup “devamlılık” göstermesi gerekir. Örgüt niteliği itibarıyla devamlılığı gerektirdiğinden, kişilerin belli bir suçu işlemek veya suç işlemek amacı için bir araya gelmesi hâlinde, örgütten değil iştirak iradesinden söz edilebilecektir.”[8]

İkinci fıkrada, suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olmak, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır.

b-) Suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçu nedir, suçun cezası nedir? (TCK 220/2)

Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olanlar, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Örgüte üye olmak, fiilî bir katılmadır. Örgüte üye olmak için örgüt yöneticilerinin rızasının varlığına gerek yoktur. Tek taraflı iradeyle de katılmak mümkündür.

Yargıtay 16. Ceza Dairesi bir ilamında;’Örgüt üyesi, örgüt amacını benimseyen, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olan ve bu suretle verilecek görevleri yerine getirmeye hazır olmak üzere kendi iradesini örgüt iradesine terk eden kişidir. Örgüt üyeliği, örgüte katılmayı, bağlanmayı, örgüte hakim olan hiyerarşik gücün emrine girmeyi ifade etmektedir. Örgüt üyesi örgütle organik bağ kurup faaliyetlerine katılmalıdır. Organik bağ, canlı, geçişken, etkin, faili emir ve talimat almaya açık tutan ve hiyerarşik konumunu tespit eden bağ olup, üyeliğin en önemli unsurudur. Örgüte yardımda veya örgüt adına suç işlemede de, örgüt yöneticileri veya diğer mensuplarının emir ya da talimatları vardır. Ancak örgüt üyeliğini belirlemede ayırt edici fark, örgüt üyesinin örgüt hiyerarşisi dahilinde verilen her türlü emir ve talimatı sorgulamaksızın tamamen teslimiyet duygusuyla yerine getirmeye hazır olması ve öylece ifa etmesidir .’[9]

Yasa maddesinin üçüncü fıkrasında suçun nitelikli hali düzenlenmiştir. Buna göre; Örgütün silahlı olması halinde, verilecek ceza dörtte birinden yarısına kadar artırılacaktır.  Suç örgütünün silâhlı olup olmaması veya sahip olunan silâhların cins, nitelik ve miktarı, somut tehlikenin belirlenmesi veya var olan somut tehlikenin ağırlığı bakımından dikkate alınmalıdır.

Dördüncü fıkraya göre, örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunacaktır. Bir veya ikinci fıkrada tanımlanan suçlardan dolayı cezaya hükmedilebilmesi için, ayrıca örgütün amacı çerçevesinde bir suçun işlenmesi gerekmez. Örgütün faaliyeti çerçevesinde ayrıca suç işlenmesi hâlinde, hem bir veya ikinci fıkrada tanımlanan suçtan hem de amacı oluşturan suçtan dolayı gerçek içtima kurallarına göre cezaya hükmedilmelidir.

Maddenin beşinci fıkrasında, örgüt yöneticilerinin, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak cezalandırılması gerektiği kabul edilmiştir. Örgüt yapısı içinde, kendisine suç işlemek gibi örgütün amacına uygun bir görev verilen kişi bu görevini yerine getirmezse, hemen yerine bir diğeri rahatlıkla ikame edilebilmektedir. Bu nedenle, örgütün yöneticisi konumunda olan kişiler, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak sorumlu tutulmalıdırlar.

Maddenin altıncı fıkrası, “ üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi, ayrıca örgüte üye olmak suçundan da cezalandırılır. Örgüte üye olmak suçundan dolayı verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir. Bu fıkra hükmü sadece silahlı örgütler hakkında uygulanır. “ Düzenlemesini havi bulunmaktadır. Yedinci fıkra, “ Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişi, örgüt üyesi olarak cezalandırılır. Örgüt üyeliğinden dolayı verilecek ceza, yapılan yardımın niteliğine göre üçte birine kadar indirilebilir.” Hükmünü havi bulunmaktadır.  Sekizinci fıkra ise, “Örgütün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propagandasını yapan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun basın ve yayın yolu ile işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır. “ bu üç fıkrada düzenlenen suç tipleri derece mahkemelerinde icra edilen yargılamalarda çok sıkça görülmektedir. Bu üç suç tipine farklı bir çalışma yazımızda detaylı bir şekilde değinilecektir.

2-)Silahlı Terör Örgütü Kurma, Yönetme ve Silahlı Terör Örgütü Üyeliği Suçu ve Cezası(TCK M. 314)

Türk Ceza Hukuku mevzuatında fiilin suç teşkil edebilmesi ve insan davranışının bir müeyyideye tabi tutulabilmesi için tipiklik unsurunun gerçekleşmesi gerektiği açıktır. Tipiklik unsuru, özel ceza normunda düzenlenen suçun kanuni tanımında yer alan fiili işleyen kimse hakkında  cezalandırma cihetine gidilebileceği anlamına gelmektedir. Türk Ceza Kanunu’ nun 314. Maddesinde düzenlenen Silahlı Örgüt Üyeliği suçuna bakıldığında suçun kanuni tanımında belirli somut bir fiile yer verilmediği görülmektedir.

Birinci fıkra, Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

İkinci fıkra, Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.

Üçüncü fıkrada ise, Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır. Hükümlerini havi bulunmaktadır.

Yasa maddesinin kanuni tanımında belirli bir fiilin olmaması, yasa maddesinin tatbik edilemeyeceği anlamına gelmediği gibi, derece mahkemelerinde icra edilen yargılamalarda yargı görevini icra eden Hakim ve Cumhuriyet Savcılarına da her türlü fiilin bu suçu oluşturacağı yönünde keyfi değerlendirme ve uygulama hakkı verdiği anlamına da gelmemektedir. Hangi fiililerin silahlı örgüt üyeliği suçunu vücuda getireceği Yargıtay kararları ile belirlenmiştir.

Üçüncü fıkrada yer alan düzenleme gereği, TCK m.220 bağlamında suç işlemek amacıyla örgüt kurma, yönetme ile üyelik suçu açısından yukarıda açıklanan tüm unsurlar TCK m.314’te düzenlenen silahlı örgüt suçu açısından da aynen geçerlidir.

Birinci fıkra da, Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla… ifadesinin olduğu görülmektedir. Dördüncü bölümdeki suçların, Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak, Düşmanla işbirliği yapmak, Devlete karşı savaşa tahrik, Temel millî yararlara karşı faaliyette bulunmak için yarar sağlama, Yabancı devlet aleyhine asker toplama, Askerî tesisleri tahrip ve düşman askerî hareketleri yararına anlaşma, Düşman devlete maddi ve mali yardım suçları iken, beşinci bölümdeki suçların ise, Anayasayı ihlal, Cumhurbaşkanına suikast ve fiilî saldırı, Yasama organına karşı suç, Hükûmete karşı suç, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetine karşı silâhlı isyan suçları olduğu görülmektedir. Dördüncü ve beşinci bölümde yer alan yukarıda mezkur suçların vasfına bakıldığında TCK m.314’te yer alan örgüt, siyasi amaçlarla hareket eden silahlı bir örgüt olduğu değerlendirmesi yapılabilecektir. TCK m.314’te yer alan örgütün silâhlı olması gerekmektedir. Başka bir deyişle, silâh, bu suçun bir unsurunu oluşturmaktadır. Ancak, örgütün bütün mensuplarının silâhlı olmaları zorunlu değildir; hedeflenen suçların işlenmesini sağlayabilecek derecede olmak üzere bazı üyelerin silâhlı olmaları, suçun oluşması için yeterlidir. Her hâlde silâh sayısının suçun oluşması bakımından yeterli olup olmadığının takdiri de hâkime ait olacaktır.

Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin bir  kararında terör örgütü üyeliğinin unsurları şu şekilde ifade edilmiştir:

“Örgüt üyesi, örgüt amacını benimseyen, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olan ve bu suretle verilecek görevleri yerine getirmeye hazır olmak üzere kendi iradesini örgüt iradesine terk eden kişidir. Örgüt üyeliği, örgüte katılmayı, bağlanmayı, örgüte hakim olan hiyerarşik gücün emrine girmeyi ifade etmektedir. Örgüt üyesi örgütle organik bağ kurup faaliyetlerine katılmalıdır. Organik bağ, canlı, geçişken, etkin, faili emir ve talimat almaya açık tutan ve hiyerarşik konumunu tespit eden bağ olup, üyeliğin en önemli unsurudur. Örgüte yardımda veya örgüt adına suç işlemede de, örgüt yöneticileri veya diğer mensuplarının emir ya da talimatları vardır. Ancak örgüt üyeliğini belirlemede ayırt edici fark, örgüt üyesinin örgüt hiyerarşisi dahilinde verilen her türlü emir ve talimatı sorgulamaksızın tamamen teslimiyet duygusuyla yerine getirmeye hazır olması ve öylece ifa etmesidir.

Silahlı örgüte üyelik suçunun oluşabilmesi için örgütle organik bağ kurulması ve kural olarak süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren eylem ve faaliyetlerin bulunması aranmaktadır. Ancak niteliği, işleniş biçimi, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı, örgütün amacı ve menfaatlerine katkısı itibariyle süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk özelliği olmasa da ancak örgüt üyeleri tarafından işlenebilen suçların faillerinin de örgüt üyesi olduğunun kabulü gerekir. Örgüte sadece sempati duymak ya da örgütün amaçlarını, değerlerini, ideolojisini benimsemek, buna ilişkin yayınları okumak, bulundurmak, örgüt liderine saygı duymak gibi eylemler örgüt üyeliği için yeterli değildir. (Evik, Cürüm işlemek için örgütlenme, Syf.383 vd.)

Örgüt üyesinin, örgüte bilerek ve isteyerek katılması, katıldığı örgütün niteliğini ve amaçlarını bilmesi, onun bir parçası olmayı istemesi, katılma iradesinin devamlılık arz etmesi gerekir. Örgüte üye olan kimse, bir örgüte girerken örgütün kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla kurulan bir örgüt olduğunu bilerek üye olmak kastı ve iradesiyle hareket etmelidir. Suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olmak suçu için de saikin ‘suç işlemek amacı’ olması aranır. (Toroslu özel kısım syf.263-266, Alacakaptan Cürüm İşlemek İçin Örgüt syf.28, Özgenç Genel Hükümler syf.280)”.[10]

Buna göre, TCK 314. maddesi anlamında bir  silahlı terör örgütünden bahsedilebilmesi için gerekli unsurlar;

·       Üye sayısı en az üç kişiden oluşması gerekmektedir.;

·       Devamlılık arz eden hiyerarşik bir yapıya sahip olması gerekir; 

·       Örgütün saik ve amacının siyasi mahiyete olması gerekir; Terör tanımı ülkemiz mevzuatında sadece 3713 sayılı yasanın terör tanımı başlıklı birinci maddesinde yapılmıştır. Bu tanıma göre; Terör; cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasî, hukukî, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir. İş bu tanımın mahiyeti ile dördüncü ve beşinci bölümdeki suçların vasfı göz önünde bulundurulduğunda örgütün saik ve amacının siyasi mahiyete olması gerekmektedir.

·       Amaçlanan suçları işlemeye elverişli, üye, araç ve gerece sahip olunması gerekir; Terör örgütünün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması gerekir. (TCK.M.314/3 bağlamında TCK 220.md.)

·       Terör örgütünün korkutuculuk özelliğine sahip olması gerekir.;  Teör Örgütleri, Cebir ve şiddet kullanılarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemleriyle hareket eder.(3713 sayılı yasanın 7. Maddesi)

Türk Ceza Kanunu’ nun 314. Maddesinde tanımlanan silahlı örgüt suçu Türk Ceza Kanunu’ nun 220. Maddesinde düzenlenen adi(genel) suça göre daha özel olup, bir terör suçudur.(3713 sayılı yasanın 3. Maddesi.) 3713 sayılı yasanın 5. Maddesine göre terör suçlarını işleyen kimse hakkında ilgili kanunlara göre tayin edilecek hapis cezaları veya adlî para cezaları yarı oranında artırılarak hükmolunacaktır.

Genel(Adi) Suç Örgütü ile Silahlı Terör Örgüt arasındaki fark nedir?

Yargıtay 16. Ceza Dairesi bir ilamında TCK m.220 ile TCK m.314 arasındaki farkı şu şekilde ifade etmiştir.

‘…TCK’nın 314. maddesi bakımından; bir oluşumun, bir yapılanmanın silahlı terör örgütü sayılabilmesi için, TCK’nın 220. maddesinde düzenlenen suç işlemek için örgüt kurma suçunda örgütün varlığı için gerekli koşullar yanında, Türk Ceza Kanununun ikinci kitap, dördüncü kısım, dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları (siyasi amaçla işlenen suçları) “amaç suç” olarak işlemek üzere kurulmuş ve amaca matuf bir eylem gerçekleştirmeye yeterli derecede silahlı olması ya da bu silahları kullanabilme imkanına sahip bulunması gerekir. Bu suçu, TCK’nın 220. maddesinde düzenlenen suçtan ayıran en önemli ölçüt budur.’[11]

SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ BİÇİMLERİ

1.Suç Örgütü ve Suça İştirak Farkı: Ceza hukukunda suça iştirak, bir suç işleme kararının icrası kapsamında birden fazla kişi tarafından fikir ve eylem birliği içinde birlikte suç işlenmesini ifade eder (TCK m. 37). Yargıtay 6. Ceza Dairesi bir ilamında; “Suç işlemek için örgüt kurmak iştirak kavramına yakındır. Ancak birkaç noktada iştirakten ayrılır.İştirak, şerikler arasında anlaşma net bir şekilde belirlenmiş olan bir ve ya birden fazla suç işlemek içindir. İşlenecek suçun sayısı, konusu ve mağdur bellidir. İştirak gereği suç işlendiğinde anlaşmanın gereği yerine gelmiştir. Yeni bir suç işleme söz konusu değildir. Suç işlemek için örgüt kurmada bir veya birkaç suç işlendikten sonra daha programlanmış suçları işlemek için örgüt devam eder. Örgüte iştirak eden failler işlenen suçtan dolayı iştirak gereği cezalandırılır, yani katkıda bulunana uygulanır. Örgüt kurucuları kendi başlarına veya başkaları ile anlaşma yapılmasını başlatandır. Faaliyeti ile örgütün doğmasına sebebiyet vermektedir. Örgüt yönetenler ise üst pozisyonda kolektif faaliyeti kısmen veya tamamen düzenleyen, koordine edenlerdir. Örgüte sonradan katılmak ile iş bölümü gereği bir görev üstlenen örgüt üyesi olur. Örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen, yardım eden kişi de örgüt üyesi sayılacaktır. Suç örgütü vasıtasıyla suç teşkil eden fiil gerçekleşmelidir. Yasal dayanak olmaksızın yalnızca isnat edilen suçların aynı olduğundan bahisle (özellikle suç örgütü kurma veya yönetme adı altında) uygulama da yapılamaz.’’[12]

“Örgüt niteliği itibariyle devamlılık gerektirdiğinden, kişilerin belli bir suçu işlemek veya bir suç işlemek için bir araya gelmesi halinde, örgütten değil ancak iştirak iradesinden söz edilebilecektir.’’ [13]

Bununla birlikte, çok failli bir suç olan örgüt suçuna iştirak edilebilir. Örgüt kurma suçunun varlığı için aranan en az 3 kişiye ve aynı zamanda örgüt hiyerarşisine dâhil olmaksızın, örgüt kurma, yönetme ya da üye olma fiillerine katkıda bulunan kişiler “suça iştirak’’ dolayısıyla sorumlu tutulabilirler.[14]

Örgüt kurma suçuna iştirak edenlerin, daha sonra aynı örgüte katılarak örgüt mensubu olmaları hâlinde ise, ceza sorumlulukların sadece TCK m. 220 kapsamında belirleneceği; zira bu durumda ihlal edilen aslında tek bir hukuki menfaat olduğu kabul edilmektedir.[15]

2.Teşebbüs: Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur.

Doktrinde örgütlü suçlarda teşebbüs olup olmayacağı tartışmalıdır. Fakat hâkim görüşe göre; yapısı gereği en az üç kişinin katılımı ile işlenebilen ve çok faili bir suç türü olan ’örgüt kurma’ suçu teşebbüse müsait değildir.[16] Bu görüşe göre, TCK m. 220/1 öngörülen unsurlar bir araya geldikleri takdirde suç örgütünden bahsedilebilir. Bu unsurlardan birisi veya birkaçının eksik olması hâlinde, o ana kadar yapılan icra hareketlerinin teşebbüse neden olduğu ve ceza sorumluluğunu gündeme getirildiği söylenemez. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu somut bir tehlike suçu olduğundan “suç örgü kurma suçuna teşebbüs’’ gibi bir kavram hukuka da uygun değildir. Diğer bir görüşe göre ise; sırf hareket suçu olan suç örgütü kurma suçuna ilişkin icra hareketleri, kısımlara bölünebildiği müddetçe, kurucuların iradelerinden bağımsız olarak sonuçsuz kalabileceğinden teşebbüse müsaittir. Örneğin, örgüt kurma müzakereleri kesildiğinde, suç örgütü kurma suçuna teşebbüs söz konusu olacaktır.[17] Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulu bir kararında, suça teşebbüsün mümkün olduğunu kabul ederek konuya ilişkin şu şekilde açıklamalarda bulunmuştur; “… Söz konusu iş, görev ya da hizmet tamamlanmışsa failin yardım suçunun da tamamlandığı, buna karşılık, örgüte yardım etme eylemini gerçekleştirme kararı alarak elverişli hareketlerle iş ya da görevin doğrudan doğruya icrasına başlayan failin, elinde olmayan nedenlerle görevi tamamlayamaması ya da sonuç alamaması hâlinde de suçun kalkışma aşamasında kaldığı kabul edilmeli, tüm bu olgular olaysal olarak değerlendirilip sanığın hukuksal durumu belirlenmelidir. Başka bir anlatımla; örgüte yardım suçunun tamamlanıp tamamlanmadığı hususu, bu yardım konusuyla ilgili diğer kişi ya da faillerin eylemlerinden bağımsız olarak fail tarafından üstlenilen ya da kendisine verilen görevin tamamlanıp tamamlanmadığına göre belirlenmelidir.’’[18]

Yargıtay 16. Ceza Dairesi bir ilamında;İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 03.09.2010 tarih ve 2010/1076 Sayılı elkoyma kararı silahlı terör örgütünün amaçları doğrultusunda yayın yapması ve örgütün propagandasını içermesi sebebiyle satışı ve dağıtımı yasaklanan Y.G adlı 45 adet dergiyi satıp elde edilen geliri açık kimliğini bilmediğini iddia ettiği M. İsimli kişiye teslim etmek amacıyla hareket eden sanığın kolluk görevlileri tarafından dergilerin satışını yapamadan minibüste yakalandığının tüm dosya kapsamından anlaşılması karşısında, sanığın eyleminin silahlı terör örgütüne yardım suçuna teşebbüs olduğu gözetilmeden, eylemin tamamlandığı kabul edilerek fazla ceza tayinini’’ bozma sebebi olarak kabul etmiştir.[19]

3.İçtima: Türk Ceza Kanunu’ nun 220. Maddesinin dördün fıkrası; “Örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunur.”  Hükmünü havi bulunmaktadır. Bu düzenlemeden açık bir şekilde anlaşılacağı üzere, yasa koyucu bu suç yönünden gerçek içtima kurallarını benimsediği, ‘Suç oluşturan kaç eylem varsa o kadar ceza vardır’ ilkesi yönünde düzenleme yapıldığı anlaşılmaktadır.

4.Etkin Pişamnlık:  Etkin Pişmanlık, özel ceza normunda düzenlenmiş olması şartıyla fail yönünden fiil için düzenlenen cezayı ortadan kaldıran veya azaltan bir ceza hukuku kurumudur. Türk Ceza Kanunun 220. Maddesi ile 314. Maddesinde düzenlenen suçlar yönünden etkin pişmanlık Türk Ceza Kanunun 221. Maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin birinci fıkrasında, Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu nedeniyle soruşturmaya başlanmadan ve örgütün amacı doğrultusunda suç işlenmeden önce, örgütü dağıtan veya verdiği bilgilerle örgütün dağılmasını sağlayan kurucu veya yöneticiler hakkında cezaya hükmolunmayacağı, İkinci fıkrasında, Örgüt üyesinin, örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeksizin, gönüllü olarak örgütten ayrıldığını ilgili makamlara bildirmesi halinde, hakkında cezaya hükmolunmayacağı, üçüncü fıkrasında, Örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeden yakalanan örgüt üyesinin, pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermesi halinde, hakkında cezaya hükmolunmayacağı, dördüncü fıkrasında ise, Suç işlemek amacıyla örgüt kuran, yöneten veya örgüte üye olan ya da üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen veya örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişinin, gönüllü olarak teslim olup, örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermesi halinde, hakkında örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçundan dolayı cezaya hükmolunmaz. Kişinin bu bilgileri yakalandıktan sonra vermesi halinde, hakkında bu suçtan dolayı verilecek cezada üçte birden dörtte üçe kadar indirim yapılacağı düzenlemesini havi bulunmaktadır. Konunun geniş olması, her bir fıkra  yönünden birbiriden farklı unsurların gerekli olması ile derece mahkemelerinde icra edilen yargılamalarda çok karşılaşılması nedeniyle farklı bir yazımızda örgütlü suçlarda etkin pişmanlık kurumu üzerinde durulacaktır.

Dipnotlar;

[1] Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma Suçu-Ubeydullah Turan

[2] Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 03.04.2007, 10-253/80 Sayılı ilam

[3] Yargıtay 6. Ceza Dairesi, 20.03.2017, 2014/9 E. 2017/661 K. Sayılı ilamı

[4] Soyaslan, Ceza Hukuku Özel Hükümler, syf. 529

[5] Yargıtay 16. Ceza Dairesi, 14.03.2017, 2015/4893 E. 2017/3812 K. Sayılı ilamı

[6] Yargıtay 16. Ceza Dairesi, 14.03.2017, 2015/4893 E. 2017/3812 K. Sayılı ilamı

[7] Yargıtay 6. CD, 16.06.2016, 2013/5246 E. 2016/5163 K.

[8] Yargıtay 18. Ceza Dairesi 01.03.2017, 2016/14925 E. 2017/2282 K. Sayılı ilamı;

[9] (Y16CD-K.2017/4786).

[10] Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin 15.02.2018 tarihli, 2018/103 E. ve 2018/474 K. Sayılı ilam

[11] (Y16CD-K.2017/4786

[12] Yargıtay 6. Ceza Dairesi, 16.06.2016, 2013/5246 E. 2016/5163 K. Sayılı ilamı

[13] Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 03.04.2007, 2006/10-253 E. 2007/80 K.

[14] Tezcan/Erdem/Önok, Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku (2014), syf. 791

[15] Dursun, Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma Suçu(2009), syf. 59

[16] Tezcan/Erdem/Önok, Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku (2014), syf. 789

[17] Soyaslan, Ceza Hukuku Özel Hükümler (2010) syf. 533

[18] Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 31.10.2012, 2012/9-1234 E. 2012/1825 K.]

[19] Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin, 23.06.2015, 2015/1829 E. 2015/2003 K. Sayılı ilamı

Yararlanılan Kaynaklar:

1.) Örgüt Kurma, Yönetme ve Örgüt Üyeliği Suçu Nedir?-Av.Baran Doğan

2.) Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma Suçu-Ubeydullah Turan

3.) Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma Suçu ve Diğer Örgütlü Suçlar-Av.Tuğsan Yılmaz

4.) Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma, Üye Olma ve Üye Olma Suçu-Av.Emre Heper

5.) Yargıtay Kararları Işığında Örgütlü Suçlar-Av. Ahmet AVŞAR, Stj. Av. Esma ALTUNUFAĞI

6.) Türk Ceza Hukukunda Örgütlü Suçluluk-Zeki HAFIZOĞULLARI-Günal KURŞUN

7.) Örgüt Üyeliği Suçunun Unsurları, Cezanın İnfazı ve Yakalama-Av.Prof.Dr.Ersan Şen

 

(Web sitemizdeki içeriklerin telif hakkı Av. Necim Dağ’a aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir.)

  • Date: 25.05.2020

Yorum bırakabilirsiniz

Bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Zorunlu alanları lütfen doldurun. *